top of page

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunda ‘Kullanma Amaçlı Bulundurma’ Savunması

  • gurlekhukuk
  • 10 Ağu
  • 5 dakikada okunur

TCK m.188 ve m.191’in Kapsamı: Türk Ceza Kanunu md.188, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapmayı, satmayı, başkasına vermeyi, sevk etmeyi, nakletmeyi, depolamayı ağır suç olarak düzenler. Bu suçun cezası uyuşturucu maddenin türüne ve miktarına göre değişmekle birlikte, temel olarak 10 yıldan az olmamak üzere hapis şeklindedir (örneğin eroin, kokain gibi maddelerde alt sınır 10 yıl; esrarda 10 yıl; sentetik haplarda 15 yıl).


TCK md.191 ise kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma veya satın alma suçunu düzenler; bu fiil ticaret kadar ağır değildir, cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapistir. Ayrıca kullanıcılar için ceza erteleme ve denetimli serbestlik imkânı tanınmıştır (ilk sefer yakalanan kullanıcı hakkında 5 yıl kamu davasının açılmasının ertelenmesi uygulanması ve tedavi-denetim programı öngörülmesi gibi). Görüldüğü gibi Kanun, uyuşturucu madde bulundurmayı amacına göre ikili ayrıma tabi tutmuştur: Eğer failin amacı satmak/ticaret ise çok ağır ceza verilir (md.188); amacı kendi kullanımı ise daha hafif yaptırım ve tedavi yolu uygulanır (md.191). Ancak uygulamada failler çoğunlukla “Ben satıcı değil, içiciyim” savunması yaptığından, bu iki madde arasında fiilin nereye düştüğünün tespiti önemli bir tartışma konusudur.


Kullanma Amaçlı Bulundurma ile Ticaret Arasındaki Sınırlar: Bir kişinin üzerinde veya evinde uyuşturucu madde ile yakalanması durumunda, bunun şahsi kullanım için mi yoksa satış amacıyla mı bulundurulduğunu belirlemek için bir dizi kriter uygulanır. Miktar başta gelen ölçüttür: Yargıtay, yakalanan uyuşturucu miktarının kullanım sınırlarını aşıp aşmadığına bakar. Örneğin esrar maddesinde yıllık kişisel kullanım ortalama 600-700 gram kabul edilmektedir; yakalanan esrar bu miktardan belirgin şekilde fazlaysa ticaret amacı varsayılır. Eroin ve kokain gibi ağır uyuşturucularda Yargıtay içtihatları, 20 gram ve üzeri ele geçirilen miktarın kişisel kullanım amacını aşan, satış amacıyla bulundurma olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Sentetik ecza haplarda ise 50 adet ve üzeri hap bulunması durumunda bunun kullanım değil satış maksadıyla olduğu kabul edilmektedir.


Elbette bu rakamlar mutlak değil, genel kriterlerdir; mahkeme somut olaya göre farklı değerlendirme yapabilir. Örneğin 10 gram eroin bulunduran biri de ticaret delilleri varsa satıcı sayılabilir. Ambalajlama ve paketleme şekli bir diğer kriterdir: Uyuşturucu madde birçok küçük paket halinde satışa hazır durumdaysa, miktar az dahi olsa satıcılık işaretidir. Örneğin sanığın üzerinden 5’er gramlık 10 paket esrar çıkması, bu 50 gram esrarın içici ihtiyacından ziyade satışa hazırlandığını gösterir. Buna karşın aynı toplam miktar tek bir poşette bulunur, ayrıca kullanım düzeneği (örneğin sarma kağıtları, hassas terazi, bong, enjektör vb.) varsa içicilik lehine yorumlanabilir. Delillerin değerlendirilmesi de hayati önemdedir: Sanığın telefonunda uyuşturucu ticaretine dair mesajlaşmalar, para transfer kayıtları, müşteri ifadeleri varsa bunlar ticareti ispatlar. Evde hassas terazi, çok sayıda kilitli poşet, uyuşturucudan elde edildiği düşünülen yüklü para bulunması da satıcılığa karine sayılır. Buna karşılık sanığın uzun süredir kullanıcı olduğuna dair sağlık raporları, kendi vücudunda uyuşturucu maddeye rastlanması, kullandığına dair tanık anlatımları çıkarsa bu içicilik tezini güçlendirir. Tanık beyanları özellikle önemlidir: Eğer bir kişi “bu şahıs bana uyuşturucu sattı” diye ifade veriyorsa ticaret suçu doğrudan oluşur. Teknik takip kayıtları (telefon dinlemeleri) da çoğu davada belirleyici olmaktadır; sanığın uyuşturucu pazarlığı yaptığı konuşmalar varsa inkarı boşa çıkar. Yargıtay, örneğin sanığın evinde 30 gram esrar, 1 gram eroin, 5 gram kokain ve 6 adet hap gibi farklı türlerde uyuşturucuların birlikte ele geçirilmesini kuvvetle satış amacı işareti saymıştır; zira bir kişinin bu kadar çeşitli maddeyi şahsi tüketim için bulundurması hayatın olağan akışına aykırı kabul edilir. Bu gibi durumlarda sanığın “kullanıyorum” savunmasına itibar edilmeyip ticaret suçundan mahkumiyetler onanmıştır.


Yargıtay’ın Kriterleri ve Savunma Stratejileri: Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve daire kararlarında, kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktarın somut olaya göre Adli Tıp raporlarıyla değerlendirilmesi gerektiği vurgulanır. Adli Tıp Kurumu, bir kullanıcının günlük/aylık tüketim miktarına dair bilimsel görüş bildirir. Savunma, genelde “miktar kullanım sınırındaydı” tezini desteklemek için bu raporlara başvurabilir. Örneğin 100 gram esrar yakalanan bir sanık, bunun birkaç aylık kendi ihtiyacı olduğunu, tek seferde stokladığını öne sürebilir; bu durumda Adli Tıp yıllık 700 gr tüketim hesabına göre 100 gramın mantıklı bir kişisel miktar olabileceğini belirtirse mahkeme lehe yorum yapabilir.


Savunma stratejilerinden biri, sanığın kullanıcı olduğunu gösteren kanıtlar sunmaktır: Örneğin sanık yakalandığında idrar tahlilinde uyuşturucu çıkması, evinde sarma kağıdı, bong gibi kullanım malzemeleri bulunması, belki kendisinin bağımlı olduğuna dair hastane kayıtları gösterilebilir. Bu, “satmak için değil kendi içiyordu” tezini güçlendirir. Bir başka savunma yolu, eğer bir başkasıyla birlikte yakalanmışsa “maddeyi ortak kullanacaktık, satış amaçlı değildi” şeklindedir; fakat bu genellikle pek inandırıcı bulunmaz. Yargıtay’ın aradığı en önemli kriter kast unsurudur: Sanığın uyuşturucuyu başkalarına verme, satma kastıyla mı yoksa kendi kullanma kastıyla mı bulundurduğu. Bu kast da çoğunlukla objektif delillerle çıkarılır. Örneğin sanığın evinde 2 kilo esrar bulunmuşsa, Yargıtay bu miktarın bir kişi tarafından makul sürede tüketilemeyeceğini, bu durumun satma kastını gösterdiğini belirtir.


Keza sanığın evine giren çıkan kişi trafiği, paketleme tarzı vs. hep ticaret kastına işaret edebilir. Savunma, bu noktada mantıklı açıklamalar getirmelidir: Örneğin “Ben dağda çobanlık yapıyorum, yanımda fazla miktar ot bulundurdum ama kimseye satmadım, kendim içecektim” gibi bir argüman öne sürülebilir. Ancak Yargıtay genelde “kullanım sınırını çok aşan miktar bulundurmak tek başına ticaret suçunun oluşması için yeterlidir” yönünde kararlar veriyor. Nitekim YCGK’nın bir kararında, 1,5 kilogram esrarı kendi kullanımı için bulundurduğunu iddia eden sanığın savunmasını kabul etmeyip bu miktarın ticarete delalet ettiğine hükmetmiştir.


Paket sayısı da kritik bir durumdur: Sanığın cebinden satışa hazır çok sayıda küçük paket çıkması, tek tek kullanmak için değil satmak için hazırlık yapıldığının göstergesi sayılır. Bu durumda savunmanın “hepsini birden alıp küçük parçalara ayırdım ki her gün bir paket içeyim” gibi beyanları genelde inandırıcı bulunmaz.


Savunma makamları, eğer mümkünse tanık ifadeleriyle sanığın kullanıcı olduğunu desteklemeye çalışırlar. Örneğin sanığın ailesi veya arkadaşları “uzun zamandır kendisi bu maddeyi kullanıyor, bağımlıdır” diye ifade verebilir. Bu, failde satıcı profili olmadığını göstermeye yöneliktir. Ayrıca sanığın üzerinde yakalanan paranın kaynağı açıklanmalıdır; zira üzerinde yüksek miktarda para ile yakalanmak ticaret belirtisi sayılır. Sanık bunun kendi maaşı olduğunu, birikim olduğunu belgelese en azından o para için “uyuşturucu satış geliri” iddiası zayıflar.


Yargıtay’ın dikkat ettiği bir diğer husus: sanığın yakalanma biçimidir. Sanık, bir müşteriyle pazarlık yaparken suçüstü yakalandıysa artık kullanma savunmasının inandırıcılığı kalmaz. Teknik takip (telefon dinleme) kayıtlarında sanığın şifreli dille uyuşturucu pazarlığı yaptığı tespit edilmişse bu da mahkumiyeti getirir. Savunma, bazen “Konuşmalarda geçen şey esrar değil, tütün vs. idi” diyecek olsa da Yargıtay bu tip iddiaları çoğunlukla reddeder çünkü jargon ve tüm konuşma bağlamı değerlendirilir. Örneğin bir kararda, sanığın telefonda “okul çantası, yarım altın” gibi şifrelerle esrar sattığı belirlenmiş ve sanığın aksini iddia etmesine rağmen mahkumiyet onanmıştır.


Özetle, Yargıtay’ın kriterleri; yakalanan uyuşturucunun miktarı, paketleniş şekli, ele geçen diğer deliller (terazi, para vs.), sanığın iletişim kayıtları ve ifadesi hep birlikte değerlendirilerek sanığın içici mi satıcı mı olduğuna karar vermek yönündedir. Sınır vakalarda Yargıtay, mahkemelerden Adli Tıp’tan rapor alarak miktarın kullanım için makul olup olmadığının sorulmasını istemektedir. Savunma stratejileri ise mümkün mertebe sanığı bağımlı, kullanıcı profiline oturtmak, ticareti çağrıştıran unsurları mantıklı açıklamalarla çürütmek, gerekirse lehe tanık ve belge sunmak şeklinde özetlenebilir. Ancak deliller güçlü ise bu savunmalar sonuç vermeyebilir; Yargıtay, toplum sağlığını ciddi tehdit eden uyuşturucu ticareti konusunda oldukça katı bir tutum sergilemekte ve en ufak şüphede sanık lehine değil toplum lehine yorum yapmaktadır. Nitekim “kullanıcı olduğunu iddia eden” birçok sanık Yargıtay denetiminden geçememiş ve uyuşturucu ticaretinden hüküm giymiştir. Kararlarda, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin uyuşturucu ticaretinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına engel olmayacak şekilde yorumlandığı görülmektedir.


Bu yazı, hukuk bilimine katkı sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.

 

Her somut olay, kendi özelinde ve koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

 

Bu yazı, herhangi bir kişi veya kuruma yönelik hukuki görüş teşkil etmemekte olup, sadece yüklendiği tarih itibarıyla yazarın mevzuata ve içtihata dair yorumunu göstermektedir. Yazar, okuyucuyla ilgili kendisine danışılmadığı sürece hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir. Kanunlar, yönetmelikler ve uygulamalar zaman içerisinde değişir; çünkü hukuk ve muhakeme, insanlar yaşadıkça evrilmeye mahkumdur. Adil yargılanma ve kanunlara uygun bir muhakeme olduğu sürece, mevzuatın değişmesi sizleri endişelendirmesin.

 

Hukuki metinler, kanaatler ve yorumlar birer anlık fotoğraf gibidir; yalnızca çekildikleri zamanın gerçekliğini yansıtırlar. Bu nedenle, bu yazıda yer alan değerlendirmelerin ileride yürürlüğe girecek yeni düzenlemelerle geçerliliğini yitirmesi mümkündür.

 

Bu yazının içeriği, bir avukat-müvekkil ilişkisi doğurmaz ve yazıdan kaynaklı olarak doğabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumluluk kabul edilmez.

 

Mevzuat ve içtihat dışında, yazının tüm fikri hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntılanamaz; izinsiz şekilde kopyalanamaz veya herhangi bir mecra ya da platformda yayınlanamaz. Türkiye Barolar Birliği ile Adana Barosu’nun hakları saklıdır.

 

Hukukun ışığıyla yürümek isteyen herkese açık, samimi ve dürüst bir tartışma zemini sunmak dileğiyle…

 

Tüm hakları saklıdır, www.oguzgurlek.com

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page