Tehdit ve Şantaj Suçları Arasındaki Farklar
- gurlekhukuk
- 28 Eyl
- 7 dakikada okunur
TCK m.106 – Tehdit suçunun tanımı nedir?
Tehdit suçu, bir kişinin kendisinin veya yakınlarının hayatına, beden veya cinsel dokunulmazlığına ya da mal varlığına yönelik bir saldırı yapılacağı yönünde tehdit edilmesidir. TCK m.106/1’e göre, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği tehdidinde bulunan kimse 6 ay – 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılır. Örneğin “seni öldüreceğim” demek, “eşini sakat bırakacağım” demek bu suçu oluşturur. Yine, mal varlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit etmek de suçtur ancak bu hafif şekli olup şikayete tabidir (2 aydan 6 aya kadar hapis veya adli para cezası). Tehditte failin amacı mağduru korkutmak veya bir şey yapmaktan alıkoymak olabilir. Tehdit suçu günlük hayatta bazen şaka veya öfke ile de dile gelebilir ama hukuken ciddiye alınır; çünkü mağdurun iç huzurunu bozan, güvenlik endişesi yaratan bir fiildir. Nitekim kanun koyucu, tehdidin basit halini bile suç saymıştır. Kısaca tehdit suçu, failin mağdura gelecekte bir kötülük yapacağı hususunda ciddi bir korku salmasıdır.
TCK m.107 – Şantaj suçunun tanımı nedir?
Şantaj, kelime anlamıyla şahsi çıkar için tehdit demektir. TCK m.107’ye göre şantaj suçu, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya, ya da haksız bir çıkar sağlamaya zorlamak amacıyla tehdide başvurmayı ifade eder. Şantaj suçunun iki tipik görünümü vardır: (1) Fail, mağdura “hakkı olan veya yapmaya mecbur olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle” tehditte bulunur ve mağduru kanuna aykırı veya yapmaya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya yahut yapmamaya zorlar. Örneğin “Sen bana para vermezsen, aslında yapmam gereken şeyi yapmayacağım (tanıklık etmeyeceğim)” demek şantajdır. (2) Fail, kendisine veya başkasına haksız bir menfaat sağlamak maksadıyla, mağdurun şeref veya saygınlığına zarar verecek hususları açıklayacağı veya isnat edeceği tehdidinde bulunur. Mesela “Elimde uygunsuz fotoğrafların var, bana para ver yoksa bunları yayarım” demek klasik şantajdır. Şantaj suçunun cezası 1 – 3 yıl arası hapis ve adli para cezasıdır. Görüldüğü üzere, şantajda fail mutlaka bir şey talep eder (para, menfaat, belirli bir davranış). Tehdit ise çoğu zaman herhangi bir talep olmaksızın salt zarar verme vaadidir. Bu, şantaj ile tehdidi ayıran önemli bir noktadır (aşağıda detaylı açıklanacak).
Tehdit ile şantaj arasındaki sınırlar nasıl çizilir?
Tehdit ve şantaj, benzer şekilde birine zarar verileceği tehdidi içerir, ancak aralarındaki fark failin amacı ve tehdidin içeriğidir. Tehdit suçunda fail, mağdura genelde “şunu yapacağım” der ama bir talebi yoktur; amaç mağduru korkutmaktır veya belki yapmaktan alıkoymaktır. Şantaj suçunda ise fail, mağdurdan belirli bir davranış veya menfaat talep eder; tehdidi bu talebi elde etmek için araç olarak kullanır. Basitçe, tehditte formül "sana zarar vereceğim" iken, şantajda "sana zarar veririm, eğer..." şeklindedir. Örneğin “seni öldüreceğim” bir tehdittir (şantaja dönüşmez çünkü failin istediği bir şey yok, sadece gözdağı var). “Bana şu parayı ver, yoksa seni öldüreceğim” ise şantajdır – fail para istemekte ve isteminin yerine gelmemesi halinde tehdidi gerçekleştireceğini söylemektedir. Aynı şekilde “elindeki belgeleri polise verirsen seni bitiririm” demek şantajdır; çünkü mağdurun yapmakla yükümlü olduğu bir şeyi (doğruyu söylemek gibi) yapmamasını sağlamak için tehdide başvurulmuştur. Özetle, şantaj mağdurun iradesini etkileyerek ondan haksız bir çıkar veya eylem elde etmeye yöneliktir; tehdit ise çoğunlukla böyle bir şart içermez, fail sadece korku salma amacı güder. Kanuni olarak da bu ayrım cezalandırmada farklılığa yol açar (şantaj cezaları, içerdiği menfaat temini nedeniyle genelde daha ağırdır).
Mağdurun irade özgürlüğüne etkileri nasıldır?
Hem tehdit hem şantaj, mağdurun irade özgürlüğünü kısıtlar; ancak şantaj doğrudan mağduru belirli bir davranışa zorladığı için irade özgürlüğüne daha somut bir müdahaledir. Tehditle korkutulan kişi de elbette özgürce hareket edemeyebilir (korktuğu için bir yere gitmez vs.), ama şantajda mağdur failin istediği bir şeyi yapmaya mecbur bırakılır. Örneğin şantaj yapılan bir iş insanı, istemediği halde failin hesabına para yatırır; bu, iradesine zorla yön verilmesidir. Tehditte ise mağdur belki bir şey yapmamaya karar verebilir (örneğin şikayetçi olmamayı seçebilir tehdit edildiği için). Sonuçta, her ikisi de mağdurun kararlarını serbestçe vermesine engel olur, ancak şantaj mağdurun iradesini failin istediği yönde kullanmaya zorlar, tehdit ise mağdurun iradesini korku altında bırakır. Bu nedenle şantaj suçunda korunan hukuki değer sadece mağdurun psikolojik huzuru değil, aynı zamanda onun serbest karar verme hakkıdır. Tehdidin de tabii ki mağdurun iç huzuruna ve güvenliğine etkisi vardır, ancak şantaj kadar belirli bir eyleme yönlendirme içermez. Hukuken de bu yüzden şantaj ayrıca suç olarak düzenlenmiştir (tehdit suçu varken menfaat amaçlı tehdidin şantaj olarak tanımlanması, irade özgürlüğüne ek bir saldırı sayılması nedeniyledir). Dolayısıyla, şantaj mağduru genelde failin istediğini yapıp yapmamayı düşünmek zorunda kalır, tehdit mağduru ise sadece korkuyla yaşar veya belki boyun eğip istenmeyen bir şeyi yapmamayı tercih edebilir. Her halükarda, her iki suç da mağduru özgür karar hakkından yoksun bırakır; şantajda bu daha sistematik ve planlıdır.
Yargıtay kararlarında tehdit ve şantaj nasıl ayırt ediliyor?
Yargıtay, tehdit ile şantaj ayrımında en önemli kriterin, failin bir şart öne sürüp sürmediği olduğunu belirtir. Yani eğer fail, mağdura bir talep iletecek şekilde “eğer yapmazsan...” veya “eğer yaparsan...” diye konuşuyorsa eylemi çoğunlukla şantaj sayar. Mesela Yargıtay bir kararında, bir kadına “benimle beraber ol yoksa senin uygunsuz fotoğraflarını ailesine yollarım” diyen sanığın fiilini şantaj olarak nitelendirmiştir; çünkü burada fail bir şart sunmuştur (beraber olmak). Buna karşılık, “seni öldüreceğim, geberteceğim” şeklindeki salt tehditlerin şantaj olmadığı, tehdit suçu kapsamında kaldığı vurgulanır. Yargıtay başka bir kararında, alacak tahsili için “borcunu ödemezsen seni öldürürüm” diyen sanığın eylemini basit tehdit suçu olarak görmüştür – zira failin istediği şey alacağıdır (aslında haklı bir talep), ancak yöntemi tehdit içerdiği için şantaj değil nitelikli tehdit sayılmıştır. Genel olarak Yargıtay, tehdidin yanında haksız bir menfaat sağlama gayesi varsa şantaja hükmedilmesi gerektiğini söyler. Örneğin sanık, mağduru bir şey yapmaya kanunen mecbur olmadığı halde mecbur bırakmışsa, bu şantajdır. Kişiyi hukuka uygun bir şeyi yapmaktan vazgeçirmek de şantaj kapsamına girer (mesela şikayetini geri almazsan seni ifşa ederim demek). Özetle Yargıtay, vakaların ayrıntılarına girerek fiili nitelendirmeye çalışır: Şartlı ve çıkar amaçlı her tehdit şantajdır, şart içermeyen saf tehditler TCK 106 kapsamında kalır. Bu içtihatlar, alt mahkemelerin uygulamasını yönlendirmekte ve doğru suç tipiyle hüküm kurmalarını sağlamaktadır.
Nitelikli halleri ve cezai sonuçları nelerdir?
Tehdit suçunun nitelikli halleri, TCK 106/2’de belirtilmiştir. Buna göre, tehdit suçu eğer silahla yapılmışsa, kişinin kendisini tanınmayacak hale koymasıyla veya imzasız mektupla yapılmışsa, birden fazla kişi ile birlikte gerçekleştirilmişse veya var olan/varsayılan bir suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanılarak işlenmişse, ceza 2 yıldan 7 yıla kadar hapistir. Yani bu gibi durumlar tehdit suçunu ağırlaştırır. Örneğin bir kişiyi tabanca göstererek tehdit etmek veya mafyavari bir üslupla “arkamda filan çete var, seni bitiririz” demek nitelikli tehdittir. Ayrıca TCK 106/3, tehdit amacıyla kasten öldürme, yaralama veya mala zarar verme gibi suçlar işlenirse, bu fiillerden ayrıca ceza verileceğini hükme bağlar. Şantaj suçunun ise kanunda özel bir nitelikli hali yoktur; ancak Yargıtay uygulamasında şantaj eylemi de eğer örneğin silahla desteklenmişse bu, ceza belirlenirken ağırlaştırıcı neden kabul edilebilir. Şantaj suçunun cezası zaten hem hapis hem ağır para cezasını içerdiği için oldukça caydırıcıdır (örneğin 1-3 yıl hapis yanında 5000 güne kadar adli para cezası da verilir). Tehdit suçunun basit hali şikayete bağlıdır ve 6 aya kadar hapis öngörür; nitelikli hali (silahlı, çeteli vs.) 2-7 yıl hapisle cezalandırılır. Şantaj suçunda ise cezada alt ve üst sınırlar tehditten daha yüksek belirlenmiş olup ayrıca adli para cezası zorunludur. Bu yüzden pratikte şantaj suçundan mahkum olan biri hem hapis yatar (erteleme veya paraya çevirme imkanı azdır) hem de yüksek miktar para cezası öder. Yani, tehdit suçu küçük ölçekliyse para cezasına çevrilebilir, şikayet olmazsa düşer; ama şantaj suçu işlendiğinde devlet doğrudan davayı yürütür ve cezası çoğunlukla kaçınılmazdır.
Vatandaş için pratik yön: “Mesaj atmak şantaj sayılır mı?”
Eğer bir kişiye WhatsApp, SMS veya e-posta yoluyla “Şunu yapmazsan senin şu sırrını açıklarım” veya “Bana şu kadar para vermezsen sana zarar veririm” gibi bir mesaj atarsanız, bu yazılı delil niteliğinde olacak ve şantaj suçunun işlendiğini gösterecektir. Uygulamada tehdit ve şantaj fiilleri çoğunlukla mesaj, sosyal medya, e-posta gibi kanıt bırakır şekilde yapılmaktadır. Bu, fail açısından yakalanmayı kolaylaştırır, mağdur açısından da ispatı kolaylaştırır. Somut örnekle: Birinden para koparmak amacıyla SMS ile “Elimde belgelerin var, bana şu kadar para ver” dediniz. Mağdur bu mesajı savcılığa verir vermez hakkınızda şantajdan işlem yapılabilir; çünkü mesajdaki talep ve tehdit açıkça suç unsuru taşır. Mahkemeler elektronik iletileri ciddiye alır, bunlar kayıtlarla doğrulanır. “Şaka yapmıştım” gibi savunmalar genelde kabul görmez. Özellikle şantaj içerikli mesaj göndermek, yazılı delil olduğu için failin inkar stratejisini boşa çıkarır. Tehdit için de aynısı geçerlidir: Kızgınlıkla birine “Seni mahvedeceğim” diye mesaj atarsanız, bu da tehdit suçuna kanıt olur. Sonuç olarak, mesaj yoluyla da olsa kimseye bu tarz tehdit veya şantaj ifadeleri kullanmamak gerekir. Bir anlık öfkeyle atılan bir mesaj, yıllar sürecek bir ceza davasına dönüşebilir. Maalesef bir kısım vatandaş, mesaj atmanın sorumsuzluk doğurmayacağını sanıyor; halbuki yazılı olduğundan, dilden söylemeye göre çok daha net ispat sunar. Kısaca evet, mesaj atmak da şantaj veya tehdit suçunu oluşturabilir ve hukuken aynen cezalandırılır. Böyle durumlarda “şaka yapmıştım” savunması genelde işe yaramaz, zira mahkeme yazılan söze bakar ve muhatap bunu ciddiye aldıysa (ki alması makulse) suç oluşmuştur der. Bu nedenle, iletişimde öfke kontrolü yapmak ve asla suç teşkil edecek sözler sarf etmemek önemlidir. Aksi halde bir mesajınız yüzünden sabıka almanız işten bile değildir.
Bu yazı, hukuk bilimine katkı sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.
Her somut olay, kendi özelinde ve koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Bu yazı, herhangi bir kişi veya kuruma yönelik hukuki görüş teşkil etmemekte olup, sadece yüklendiği tarih itibarıyla yazarın mevzuata ve içtihata dair yorumunu göstermektedir. Yazar, okuyucuyla ilgili kendisine danışılmadığı sürece hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir. Kanunlar, yönetmelikler ve uygulamalar zaman içerisinde değişir; çünkü hukuk ve muhakeme, insanlar yaşadıkça evrilmeye mahkumdur. Adil yargılanma ve kanunlara uygun bir muhakeme olduğu sürece, mevzuatın değişmesi sizleri endişelendirmesin.
Hukuki metinler, kanaatler ve yorumlar birer anlık fotoğraf gibidir; yalnızca çekildikleri zamanın gerçekliğini yansıtırlar. Bu nedenle, bu yazıda yer alan değerlendirmelerin ileride yürürlüğe girecek yeni düzenlemelerle geçerliliğini yitirmesi mümkündür.
Bu yazının içeriği, bir avukat-müvekkil ilişkisi doğurmaz ve yazıdan kaynaklı olarak doğabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Mevzuat ve içtihat dışında, yazının tüm fikri hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntılanamaz; izinsiz şekilde kopyalanamaz veya herhangi bir mecra ya da platformda yayınlanamaz. Türkiye Barolar Birliği ile Adana Barosu’nun hakları saklıdır.
Hukukun ışığıyla yürümek isteyen herkese açık, samimi ve dürüst bir tartışma zemini sunmak dileğiyle…
Tüm hakları saklıdır, www.oguzgurlek.com
Yorumlar