Hakaret Suçunda Sosyal Medya Paylaşımlarının Değerlendirilmesi
- gurlekhukuk
- 31 Ağu
- 6 dakikada okunur
Makaleden önce önemli detaylar:
1-Hakaret hem suç, hem de haksız fiil kapsamında kişilik haklarını zedeleyebileceği için tazminat davasının konusu olabilir.
2-Türkiye Noterler Birliği elektronik tespit sistemi ile sosyal medya paylaşımları delil niteliğinde tescillenebilir.
3-Gıyapta hakarette ihtilat unsuru için aynı ve farklı zamanlarda tanıkların (~bilgi sahiplerinin) duyumuna dair farklı içtihatlar bulunmaktadır.
TCK m.125 Kapsamında Hakaretin Unsurları: Hakaret suçu (TCK 125), bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek somut bir fiil isnat etmek veya sövmek suretiyle saldırıda bulunmayı cezalandırır. Suçun oluşması için mağdurun onurunu zedeleyici ifadeler kullanılmış olmalıdır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi, fiilin en az üç kişiyle paylaşılması şartına bağlıdır (yüzüne karşı olmayan hakaret alenen üçüncü kişilere ulaşırsa cezalandırılır). Hakaret suçu kasten işlenir; fail söylediği sözün aşağılayıcı olduğunu bilir ve isteyerek söyler. Basit hakaret suçu cezası 3 ay – 2 yıl arası hapis veya adli para cezasıdır.
Nitelikli haller: Hakaret, kamu görevlisine görevinden dolayı yapılırsa veya dini/siyasi/ırki değerler nedeniyle yapılırsa alt sınırı 1 yıldan az olamaz. Alenen hakaret halinde ceza 1/6 oranında artırılır. Sosyal medya gibi platformlarda yapılan hakaretler genelde alenen kabul edilmektedir, çünkü paylaşımlar belirsiz sayıda kişiye ulaşabilir durumdadır. TCK 131’e göre, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret hariç, hakaret suçu şikayete bağlıdır. Yani normal bir hakarette mağdur (Hukuki terim kural olarak müştekidir, ancak herkesin anlaması için mağdur "suçun mağduru" olarak yazılmıştır.) şikayetçi olmazsa dava açılmaz; ancak mağdur bir memur olup görevine ilişkin hakarete uğramışsa savcı re’sen de soruşturma yapabilir. Bu ayrım sosyal medya hakaretlerinde pratiğe yansır: Birisi Twitter’da bir valiye görevinden ötürü hakaret ederse, şikayet olmasa da savcılık soruşturma başlatabilir.
Sosyal Medya Paylaşımlarının Delil Niteliği: Sosyal medya, hakaret suçunun işlenme vasıtası olarak son derece yaygın hale gelmiştir. Paylaşımlar genelde yazılı ileti niteliğinde olduğundan TCK 125/2 kapsamında değerlendirilmektedir. Yani bir kimseye Facebook, Twitter, Instagram gibi mecralarda hakaret içerikli mesaj atmak veya hakkında hakaretamiz gönderi paylaşmak suç teşkil eder. Bu paylaşımların delil niteliği, genelde ekran görüntüsü veya URL kaydı şeklinde olur. Ancak dijital delillerde en önemli husus içeriğin bütünlüğü ve failin kimliğinin tespitidir. Bir sosyal medya iletisini delil olarak kullanmak için savcılık çoğu zaman ilgili platformdan resmi bilgi ister (IP adresi, hesap kayıt bilgileri gibi). Uygulamada ne yazık ki (Bizim görüşümüz yurtdışı kaynaklı sosyal medya sağlayıcılarının, kendi ülkelerinin hakareti suç olarak tanımlarken çoğu haksız fiili ifade özgürlüğü kapsamında esnek tutmaları sebebiyledir. Ancak ülkemizde temsilcilik açmaları şart olduğu için, bu durum artık müzekkerelerde adli istinabe yolu dışında muhatap bulmamızı kolaylaştırmıştır.) Twitter (Şu anki adıyla X), Facebook gibi yurt dışı kaynaklı şirketler, hakaret gibi “içerik suçları”nda bilgi taleplerine çoğunlukla cevap vermez. Bu durumda soruşturma makamları, delili kişinin paylaşımını gören tanık ifadesi, ekran görüntüsü, noterden tespit ettirme gibi yöntemlerle sağlamaya çalışır. Ekran görüntüsü tek başına kesin delil sayılmayabilir; zira ekran görüntüsü manipüle edilebilir. En sağlıklısı, paylaşılan iletinin adli bilişim uzmanı marifetiyle veya noter kanalıyla tespit edilmesidir. Noterler, internetteki bir sayfanın içeriğini tespit tutanağı ile belgeleyebilir. Bu tutanak mahkemede güçlü delil olur. Ayrıca log kayıtları (IP log vs) önem taşır. 5651 sayılı Kanuna göre içerik sağlayıcılar (paylaşımı yapanlar) kendi içeriklerinden sorumludur; yer sağlayıcılar (sosyal medya şirketi sunucuları) trafik bilgilerini belli süre saklarlar. Yargıtay, sosyal medya hakaretlerinde failin tespiti zor olsa da soruşturmanın zamanaşımı sonuna dek sürdürülmesi gerektiğini, bu durumun AİHS içtihatları gereği etkin soruşturma yükümlülüğü kapsamında olduğunu vurgulamıştır.
Bu, “ABD makamları cevap vermedi diye takipsizlik verilmesin, şüpheliye ulaşma ihtimali zamanaşımı bitene kadar kovuşturma ertelenmesin” anlamına geliyor. Sonuç olarak sosyal medya paylaşımlarının delil niteliği bakımından: Bir paylaşım mağdur veya başkalarınca ekranda görülmüşse, onun gerçekliğini doğrulamak için resmi tespit gerekir. Eğer platform işbirliği yapmıyorsa, cihaz incelemesi (failin bilgisayar/telefonunda o paylaşımın kaydı bulunabilir), tanık beyanları, noter tespiti gibi yollarla içerik kanıtlanmaya çalışılır.
KVKK m.4-7 Kapsamında Kişisel Veri Boyutu: Sosyal medya paylaşımları genellikle kamuya açık olduğundan, bunların toplanması/dosyaya girmesi kişisel verilerin işlenmesi bağlamında sorun yaratmaz diye düşünülebilir. Ancak paylaşımlarda yer alan bazı bilgiler (örneğin profil fotoğrafı, isim, konum gibi) kişisel veridir ve bunların delil olarak kullanımı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ilkelerine tabi olabilir. KVKK m.4 genel ilkeleri sayar: kişisel veriler hukuka ve dürüstlük kuralına uygun, doğru ve güncel, belirli meşru amaçlar için, bu amaçla bağlantılı ve gerektiği kadar işlenmelidir. Sosyal medyada hakaret soruşturmasında, failin kimlik bilgilerini tespit için IP adresinden abone bilgisine ulaşmak kişisel veri işlemektir; bu, Kanunda öngörülen bir durum olduğu için hukuka uygundur (KVKK m.5/2-a: kanunlarda açıkça öngörülen haller). Dolayısıyla savcılığın talebiyle BTK veya servis sağlayıcı abonelik bilgilerini verebilir, bu KVKK’ya aykırı değildir. KVKK m.6-7 ise özel nitelikli veriler ve verilerin silinmesiyle ilgilidir. Sosyal medya hakaret davalarında genelde özel nitelikli veri (örn. sağlık, din, vs) pek söz konusu olmaz. Kişinin profilindeki fotoğraf, adı gibi veriler normal kişisel verilerdir; bunlar zaten açık kaynakta ise soruşturma dosyasına girmesi sorun olmaz. KVKK m.7, işleme amacı ortadan kalkınca verilerin silinmesi der. Ceza yargılamasında dosyaya giren sosyal medya çıktıları da davanın sonunda hükme esas alındıysa dosyada kalır, almadıysa belki imha edilebilir. Hukuken, ceza dosyaları KVKK’dan büyük ölçüde istisnadır, çünkü KVKK m.28/1-d, “yargı yetkisinin kullanımı kapsamında kişisel veri işlemesi” durumlarını kanun kapsamı dışında tutar. Yani bir ceza soruşturmasında delil olarak kişisel verilerin işlenmesi KVKK’ya tabi birçok yükümlülükten muaftır. Bu nedenle, sosyal medya paylaşımları delil olarak kullanılırken KVKK ilkelerine uygunluk genel olarak sağlanmış kabul edilir; ayrıca bunlar zaten aleni paylaşımlardır. Ancak örneğin bir özel mesaj (DM) delil olarak sunulacaksa, o mesaj muhatabının izni olmadan ifşa ediliyorsa KVKK açısından bir tartışma yaratabilir (fakat ceza muhakemesi bunu üstün tutacaktır).
Kamu Görevlisine Hakaret ve Nitelikli Haller: Sosyal medyada sıkça görülen durumlardan biri, vatandaşların kamu görevlileri (siyasetçiler, bürokratlar vs.) hakkında sert eleştiriler veya hakaretler yazmasıdır. TCK 125/3-a bendi, kamu görevlisine görevinden dolayı hakareti daha ağır cezaya tabi tutar. Ayrıca TCK 131 uyarınca böyle bir durumda şikayet aranmaksızın soruşturma yapılır. Özellikle Cumhurbaşkanına hakaret (TCK 299) gibi suçlar da sosyal medyada çok gündeme gelir; o da ayrı bir suç tipi olarak (kamu görevlisine hakaretin özel hali) düzenlenmiştir. Sosyal medyada bir milletvekili, bir bakan ya da herhangi bir memura yönelik hakaret içerikli paylaşımlar tespit edildiğinde, mağdur şikayet etmese dahi bazen ilgili birimler (örneğin Emniyet siber suçlar) re’sen işlem yapar. Bu noktada ifade özgürlüğü ile hakaret sınırı tartışması devreye girer.
Yargıtay’ın Sosyal Medya Hakaretlerinde İspat Değerlendirmesi: Yargıtay, sosyal medyada yapılan bir paylaşımın hakaret sayılıp sayılmayacağını değerlendirirken ifade özgürlüğü boyutunu da göz önünde bulundurur. Özellikle siyasilere yönelik sert eleştirilerde, eleştiri sınırının aşılıp aşılmadığına bakar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. madde kapsamındaki içtihatları gözeterek, siyasilere yönelik ifadelerde daha geniş tolerans gerektiğini, sıradan bir bireye söylenemeyecek sert sözlerin bile siyasetçi için katlanılması gereken eleştiri olabileceğini vurgular. Örneğin sıradan birine “yalancı, hırsız” demek hakaret sayılırken, bir siyasetçinin icraatını eleştirmek bağlamında “milleti aldattı, hırsızlık yaptı” gibi sözler bir iddia veya ağır eleştiri olarak değerlendirilebilir ve ceza konusu yapılmayabilir. Anayasa Mahkemesi de sosyal medyada yapılan siyasi eleştiriler konusunda ifade özgürlüğünü geniş yorumlayan kararlar vermiştir (Örneğin bir AYM kararı, sosyal medyada hükümeti sert dille eleştiren paylaşımları engellemenin ifade özgürlüğünü ihlal edeceğine hükmetmiştir. Yargıtay da bu doğrultuda, belki doğrudan hakaret suçu unsurları oluşsa bile bazen “eleştiri sınırları içinde kalmıştır” diyerek beraat kararlarını onaylayabilir. Ancak tabii ki hakaret bariz ise ceza verilir, sadece eleştiri ile hakaret ayrımı dikkatlice yapılır.
Sosyal medya hakaretlerinde failin tespiti problemli olabildiği için Yargıtay, IP adresi sahibinin otomatik olarak fail sayılmasının doğru olmadığını belirtmiştir. Yani ev internetinden yapılmış bir paylaşımdan o evin sahibi sorumlu tutulabilir ama kesin fail odur denilemez; belki evde misafir yaptı. Bu durumda şüpheye yer vermeyecek deliller aranır. Örneğin failin telefonuna o hakaret içeriğini kendisinin yazdığını gösteren veriler (tarayıcı geçmişi, uygulama login bilgileri vs.) bulunursa kesinleşir. Yoksa sadece IP kaydıyla hüküm kurulması risklidir, Yargıtay “IP adresi sahibini suçlu kabul etmek mümkündür, ancak kasıtlı hareket ettiğine dair kesinlik yoksa şüphe sanık lehine” demiştir.
Sonuç olarak, sosyal medyada hakaret suçlarında delil toplama, hukuki değerlendirme ve ifade özgürlüğü dengesi konularında yargı organları hassas davranmaya çalışmaktadır. Somut olayın özelliklerine göre bazen bir Facebook paylaşımı aleni sayılıp cezaya esas alınır, bazen bir kapalı WhatsApp grubundaki hakaret aleniyet şartını karşılamadığı için (üçten az kişiyse) suç oluşmaz denir. Yargıtay’ın yerleşik kriterleri ışığında:
Mağdurun ismi geçmese bile hakaret mesajındaki ifadeler muhatabın kim olduğunu belli ediyorsa mağdur belirli sayılır ve suç oluşur.
Paylaşım alaycı ve küçük düşürücü ise hakaret kabul edilir, ancak sert eleştiri veya kaba bir ifade ama somut bir isnat yoksa suç sayılmayabilir.
“Beğenme” veya “retweet” gibi eylemlerin sorumluluğu yeni tartışmalardır. Yargıtay henüz net içtihat oluşturmamış olsa da bazı mahkeme kararlarında retweet edenin de hakareti benimsediği kabul edilip cezaya gidildiği görülür. Ancak basit “beğenme” konusunda yargı daha temkinlidir; sadece arşiv amacıyla beğenmiş olabilir, doğrudan hakareti yayma kastı yok denebilir.
Tüm bu detaylar, sosyal medya paylaşımlarında hakaret suçunun tespit ve ispatının klasik ortamlara göre daha karmaşık olabildiğini gösteriyor. Mahkemeler bir yandan teknolojik delillerle uğraşıp fail kimliğini kesinleştirmeye, bir yandan da sözlerin anlamını ve bağlamını değerlendirip ifade özgürlüğü çizgisini çizmeye gayret etmektedir. Bu alan, hukukun nispeten yeni karşılaştığı meseleler içerdiğinden Yargıtay içtihatları da dinamik şekilde gelişmeye devam etmektedir. Bu nedenle, sosyal medya hakaretlerine ilişkin davalarda her olay kendi koşulları içinde incelenmekte; bazen cezalandırma, bazen ifade hürriyetinin korunması yönünde kararlar verilebilmektedir.
Bu yazı, hukuk bilimine katkı sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.
Her somut olay, kendi özelinde ve koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Bu yazı, herhangi bir kişi veya kuruma yönelik hukuki görüş teşkil etmemekte olup, sadece yüklendiği tarih itibarıyla yazarın mevzuata ve içtihata dair yorumunu göstermektedir. Yazar, okuyucuyla ilgili kendisine danışılmadığı sürece hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir. Kanunlar, yönetmelikler ve uygulamalar zaman içerisinde değişir; çünkü hukuk ve muhakeme, insanlar yaşadıkça evrilmeye mahkumdur. Adil yargılanma ve kanunlara uygun bir muhakeme olduğu sürece, mevzuatın değişmesi sizleri endişelendirmesin.
Hukuki metinler, kanaatler ve yorumlar birer anlık fotoğraf gibidir; yalnızca çekildikleri zamanın gerçekliğini yansıtırlar. Bu nedenle, bu yazıda yer alan değerlendirmelerin ileride yürürlüğe girecek yeni düzenlemelerle geçerliliğini yitirmesi mümkündür.
Bu yazının içeriği, bir avukat-müvekkil ilişkisi doğurmaz ve yazıdan kaynaklı olarak doğabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Mevzuat ve içtihat dışında, yazının tüm fikri hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntılanamaz; izinsiz şekilde kopyalanamaz veya herhangi bir mecra ya da platformda yayınlanamaz. Türkiye Barolar Birliği ile Adana Barosu’nun hakları saklıdır.
Hukukun ışığıyla yürümek isteyen herkese açık, samimi ve dürüst bir tartışma zemini sunmak dileğiyle…
Tüm hakları saklıdır, www.oguzgurlek.com
Yorumlar