top of page

Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz: Vatandaş İçin Ne İfade Eder?

  • gurlekhukuk
  • 28 Eyl
  • 7 dakikada okunur

Ceza muhakemesinde kanun yolları sistemi nedir?

Kanun yolları, bir mahkeme kararının üst mahkeme tarafından denetlenmesini sağlayan hukuki mekanizmalardır. Ceza yargılamasında iki temel kanun yolu vardır: İstinaf ve Temyiz. İlk derece mahkemesinin (örneğin asliye ceza veya ağır ceza mahkemesi) kararına karşı önce istinaf mahkemesi (bölge adliye mahkemesi) nezdinde itiraz edilebilir. İstinaf, davanın hem olay hem hukuk yönünden yeniden incelenmesidir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesi, gerektiğinde duruşma yaparak delilleri tekrar değerlendirebilir, kararda hem usul hem esas yönünden hata görürse düzeltebilir veya bozabilir. İstinaf aşamasından geçen bir kararın hala hatalı olduğu düşünülüyorsa bu kez Yargıtay’a (temyiz mahkemesi) başvurulabilir. Temyiz ise bölge adliye mahkemesi kararlarının daha çok hukuki denetimini yapar, yani Yargıtay esas olarak kanun uygulanışındaki yanlışlara bakar. Bu iki aşamalı sistem, adil yargılanma hakkının gereği olarak, hatalı kararların düzeltilmesine olanak tanır. Vatandaş için anlamı şudur: Ceza davasında ilk mahkemenin kararı kesin değildir. İtiraz için istinaf mahkemesi devreye girer; oradan sonra da (şartları varsa) Yargıtay devreye girebilir. Böylece kişi, aleyhine olan bir hükmün bir üst merci tarafından gözden geçirilmesini talep edebilir. Kanun yolu sistemi, yargılamada hata payını azaltmayı ve hukuki öngörüyü artırmayı amaçlayan önemli bir güvencedir.


İstinaf nedir, hangi kararlara karşı başvurulabilir? (CMK m.272-285)

İstinaf, ilk derece ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin bölge adliye mahkemesinde yeniden incelenmesidir. 2016’da ülkemizde istinaf sisteminin yürürlüğe girmesiyle, ceza davalarının büyük çoğunluğu artık istinaf denetiminden geçmektedir. Genel kural: İlk derece mahkemesinin kararı, bir üst mahkemeye götürülebilir (istinaf edilebilir). Fakat kanunda bazı istisnalar var: Çok hafif cezalar istinafa götürülemez. Örneğin sonuç cezası 15 gün adli para cezası olan veya sadece idari para cezasına çevrilen hükümlere karşı istinaf yolu kapalıdır. Yine, üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat kararları istinaf edilemez (önemsiz suçlarda beraat verildiyse, savcı itiraz edemesin diyedir). Ayrıca kanunen kesin olduğu yazılı kararlar da (örneğin bazı kabahatler) istinafa tabi değildir. Bu istisnalar dışında kural, mahkumiyet veya beraat fark etmeksizin ceza mahkemesi kararlarının istinafa götürülebileceğidir. İstinaf başvurusu, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle yapılır. İstinaf dilekçesinde sebepler belirtilir ama belirtilmese bile istinaf incelemesi yapılır. Bölge adliye mahkemesi, istinaf talebini kabul ederse ilk derece kararını kaldırıp yeni bir karar verebilir veya bazı eksiklikler görürse kararı bozup dosyayı geri gönderebilir. Eğer istinaf başvurusu esastan reddedilirse, bu kararla birlikte ilk derece kararı kesinleşmiş olur (tabii temyiz yolu açık değilse). Sonuçta istinaf, ceza yargılamasında ikinci bir değerlendirme şansı demektir. Vatandaş, mahkemenin verdiği kararı hatalı buluyorsa, 2 hafta içinde bir üst mahkemeye başvurup davanın hem olgular hem hukuk yönünden tekrar ele alınmasını talep edebilir.


Temyiz nedir, hangi kararlar Yargıtay’a götürülebilir? (CMK m.286-307)

Temyiz, istinaf aşamasından geçmiş (veya bazı istisnai durumlarda doğrudan ağır ceza mahkemesinden çıkmış) kararların Yargıtay tarafından hukuki denetime tabi tutulmasıdır. Mevcut sistemde bölge adliye mahkemelerinin bazı kararları kesindir, bazıları ise temyize tabidir. Kural olarak, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir. Ancak CMK 286, temyize kapalı kararları tek tek saymıştır: İlk derece mahkemesinden 5 yıl veya daha az hapis cezası almışsanız ve bölge adliye mahkemesi bunu hukuka uygun bulup istinafı reddetmişse, artık Yargıtay yoluna gidemezsiniz. Yani 5 yıl altı cezalar istinafta kesinleşir. Keza miktarı ne olursa olsun sadece para cezasına mahkumiyet kararları da istinafta kesinleşir. Bununla birlikte, kanun bazı suçları (örneğin hakaret, örgüt propagandası gibi) 5 yılın altında kalsa bile temyize açık tutmuştur. Bu, o suçların hukuki öneminden kaynaklanır. Temyiz başvurusu süresi de genellikle 15 gündür (2024’te birçok kanun yolunda süre 2 haftaya çıkarılmıştır). Başvuru, istinaf kararının tebliğinden sonra Yargıtay’a hitaben dilekçeyle yapılır. Yargıtay, kararı hukuki yönden inceler; eğer kanuna aykırılık tespit ederse kararı bozar. Bozma halinde dosya yeniden görülmek üzere ilgili mahkemeye gider ve orada Yargıtay’ın dediği hususlar dikkate alınarak yeniden karar verilir. Yargıtay’ın onama kararı vermesi halinde ise hüküm kesinleşir ve infaz aşaması başlar. Özetle Yargıtay (temyiz) süreci, davanın son kontrol noktasıdır. Her karar temyize uygun olmasa da, uygun olanlar için vatandaşlar bu yolu kullanarak hukuki denetim talep edebilir.


Kanun yoluna başvuru süreleri ve usulü nasıldır?

Ceza yargılamasında istinaf ve temyiz süreleri kural olarak 2 haftadır (eski düzenlemede istinaf 7 gün, temyiz 15 gündü; yeni düzenlemelerle çoğu 2 hafta oldu). Bu süreler, kararın sanık veya vekiline (müdafine) tebliğinden itibaren işlemeye başlar. Süre içinde ilgili mahkemeye dilekçe verilerek istinaf/temyiz başvurusu yapılır. Süre geçirildiğinde başvuru hakkı kaybolur, karar kesinleşir. Bu nedenle vatandaşların mahkeme kararını aldıktan sonra vakit kaybetmemesi gerekir. Usul açısından, istinaf dilekçesinde başvuru nedenlerini yazmak zorunlu değildir (yazılmasa da incelenir); temyiz dilekçesinde ise hukuka aykırılık nedenlerini belirtmek gereklidir. Başvuru yapıldığında ilk derece mahkemesi, süre ve ehliyet yönünden uygun bulursa dosyayı üst mahkemeye gönderir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken husus, harç ve masraf gibi ödemelerin de süresinde yapılmasıdır (aksi halde başvurunun reddine karar verilebilir). Kanun yolu başvurusu, ceza infazını durdurur – yani istinaf veya temyiz süreci tamamlanana kadar mahkeme kararı kesinleşmez, kişi hapse girmişse bile (eğer hükmün infazı başlamışsa) tahliye olabilir veya tutukluysa tutuk durumu devam edebilir ama cezası infazdan sayılmaz. Neticede, kanun yoluna başvuru hem süre hem şekil şartlarına tabidir; bu şartlara riayet edilmezse başvuru hakkı yitirilebilir, o nedenle titizlikle kullanılmalıdır.


Bölge adliye mahkemesinin (istinafın) rolü ve yetkisi nedir?

Bölge adliye mahkemesi, istinaf incelemesi yaparken adeta bir ikinci derece mahkeme gibi davranır. Rolü, ilk derece mahkemesinin verdiği kararı hem maddi vakıalar hem de hukuki açıdan denetlemektir. Bu sebeple istinaf, bir çok yönden “yeniden yargılama” imkanı sunar. Bölge adliye mahkemesi (BAM) önüne gelen dosyada şu yetkilere sahiptir: Hukuka uygun bulursa kararı onar (istinaf istemini esastan reddeder), böylece ilk karar kesinleşir. Eksik veya hatalı bulursa düzelterek karar verir veya bozar: Örneğin BAM, delillerin değerlendirilmesinde veya nitelendirmede hata görürse duruşma yapıp tanıkları tekrar dinleyebilir, yeni delil toplayabilir ve kendi hükmünü açıklayabilir. Bu durumda ilk derece kararı kalkar, yerine BAM’ın kararı geçer. Ya da BAM, ilk mahkemenin ciddi usul hatası yaptığını tespit ederse (örn. önemli bir delili değerlendirmemişse) kararı bozar, dosyayı o mahkemeye geri gönderir. Bu halde ilk karar geçersiz olur ve yargılama en baştan (BAM’ın işaret ettiği eksikler giderilerek) yapılır. Görüldüğü gibi BAM, hem denetleme hem yeniden karar verme yetkisine sahiptir. Vatandaş açısından bu, istinafın bir şikayet mercii değil, ikinci bir şans olması demektir. Özellikle önemli cezaların çıktığı davalarda BAM duruşma açarak sanığı bile dinleyebilir. Kısaca, bölge adliye mahkemesi cezayı, hukuka uygunluk kadar adalet duygusu yönünden de inceler. Son olarak, BAM kararlarının bir kısmı kesin olup, bir kısmına karşı temyiz yolu vardır. Örneğin BAM, 5 yıl altı cezayı onadıysa karar orada biter; 10 yıl cezayı onadıysa Yargıtay’a gidebilir. Bu ayrımlar CMK’da belirtilmiştir. Öz olarak, istinaf mahkemesi ceza yargılamasında ikinci bir değerlendirme mercii olup, ilk derece mahkemesinin hatalarını büyük ölçüde bertaraf etmeyi hedefler.


Yargıtay’ın işlevi ve denetim sınırı nedir?

Yargıtay, ceza davalarında en üst derece temyiz merciidir. İşlevi, alt mahkemelerin kararlarının hukuk kurallarına uygun olup olmadığını denetlemektir. Bu, Yargıtay’ın genellikle maddi olayı yeniden tartışmaması demektir. Yargıtay kural olarak delillerin takdirine karışmaz; daha çok usul ve kanun uygulamasındaki yanlışları denetler. Örneğin Yargıtay, bir davada sanığın beraat etmesi gerektiği halde mahkumiyet verilmişse hukuka aykırılık var mı diye bakar, suç vasfı yanlış uygulanmış mı inceler. Eğer bir hukuka aykırılık bulursa kararı bozar. Bozulan karar, ilgili BAM veya ilk derece mahkemesinde yeniden görülür ve genellikle Yargıtay’ın işaretlerine uyularak yeni bir karar çıkar. Yargıtay, istinafın aksine kural olarak duruşma yapmaz (istisnaen bazı davalarda taraflar isterse yapabilir). Bu yüzden Yargıtay’ın denetimi belgelere dayalıdır. Ayrıca Yargıtay, yerindelik denetimi yapmadığı için “suç işlenip işlenmediği” noktasında alt mahkemenin tespitine müdahale etmez; ancak delil yetersizliğini hukuki değerlendirir. Mesela der ki: “bu mahkumiyet yeterli gerekçeye dayanmıyor, eksik soruşturma var” – yine bozma sebebidir. Yargıtay’ın bir diğer işlevi de içtihat birliğini sağlamaktır. Temyiz incelemesi sırasında verdiği kararlar tüm alt mahkemelere yol gösterir. Bu sayede benzer vakalarda benzer hukuki sonuçlar çıkar. Vatandaş açısından Yargıtay, kural olarak hukukun son kapısıdır. Oraya kadar gidildiyse, süreç uzun sürmüş demektir; ama Yargıtay’ın vereceği bozma kararı, alt mahkemelerin hata yaptığını gösterebilir ve bu sayede belki yıllarca hapiste kalacak biri kurtulabilir. Tabii aksi de mümkün; Yargıtay onarsa hüküm kesinleşir. Özetle Yargıtay, ceza yargılamasının son hakemidir.


Vatandaş için pratik sonuç: “Karar kesin mi, değil mi?”

Ceza yargılamasında bir kararın kesin olup olmadığını anlamak, o karar hakkında kanun yolu süresinin ve imkanının bulunup bulunmadığına bağlıdır. İlk derece mahkemesi kararı, kanun yolları tüketilene kadar kesinleşmez. Yani sizin davanızda mahkeme bir karar verdi; eğer istinaf yolu açık bir kararsa ve siz süresi içinde istinafa başvurursanız, karar kesin değildir. İstinaf aşamasından sonra – eğer temyiz yolu da varsa ve başvurulmuşsa – yine karar kesinleşmez. Ancak diyelim ki istinaf hakkı yok veya kullanılmadı, işte o zaman ilk derece kararı kesinleşir. Veya istinafa gittiniz, BAM reddetti ve temyiz yolu da kapalıydı; yine kesinleşir. Kesinleşen karar artık infaz edilir; tutuklu değilse kişi cezaevine girer, hükümler yerine getirilir. Kesinleşmeyen karar ise henüz yasal olarak neticelenmemiştir, dolayısıyla kişi hakkında mahkumiyet varsa dahi bu infaz edilemez (istisna: tutukluluk hali devam edebilir). Vatandaşlar genelde “kesinleşme şerhi” gibi ibarelerle karşılaşabilir; kararın altına “kesindir” yazılmışsa o karar artık bitmiştir anlamına gelir. Kesin olmayan kararlar için itiraz hakkı sürer. Örneğin hakim HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) kararı verdiyse, bu normalde temyize tabi değil itiraza tabiydi; 2024 değişikliğiyle istinafa çevrildi. Bu ayrıntılar kafa karıştırabilir, o yüzden en garantisi, kararın verildiği mahkemeye veya bir avukata “bu kararın kanun yolu var mı, kesin mi” diye sormaktır. Uygulamada insanlar kesinleşmemiş kararları temiz kağıdında göremez, kesinleşince sicile işler. Sonuç olarak, bir ceza hükmünün kesin olup olmadığını anlamak çok önemlidir: Kesin değilse olay kapanmamıştır; kesinleşmişse artık ceza hukukunda o iş bitmiştir (olağanüstü yollar hariç). Ceza davalarında hükümde genelde “karar temyiz/istinaf yolu açık olmak üzere verildi” gibi ibareler yer alır – bu, henüz kesin olmadığını gösterir. Eğer “kesin” deniyorsa, artık o mercii son sözü söylemiştir.


Bu yazı, hukuk bilimine katkı sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.

 

Her somut olay, kendi özelinde ve koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

 

Bu yazı, herhangi bir kişi veya kuruma yönelik hukuki görüş teşkil etmemekte olup, sadece yüklendiği tarih itibarıyla yazarın mevzuata ve içtihata dair yorumunu göstermektedir. Yazar, okuyucuyla ilgili kendisine danışılmadığı sürece hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir. Kanunlar, yönetmelikler ve uygulamalar zaman içerisinde değişir; çünkü hukuk ve muhakeme, insanlar yaşadıkça evrilmeye mahkumdur. Adil yargılanma ve kanunlara uygun bir muhakeme olduğu sürece, mevzuatın değişmesi sizleri endişelendirmesin.

 

Hukuki metinler, kanaatler ve yorumlar birer anlık fotoğraf gibidir; yalnızca çekildikleri zamanın gerçekliğini yansıtırlar. Bu nedenle, bu yazıda yer alan değerlendirmelerin ileride yürürlüğe girecek yeni düzenlemelerle geçerliliğini yitirmesi mümkündür.

 

Bu yazının içeriği, bir avukat-müvekkil ilişkisi doğurmaz ve yazıdan kaynaklı olarak doğabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumluluk kabul edilmez.

 

Mevzuat ve içtihat dışında, yazının tüm fikri hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntılanamaz; izinsiz şekilde kopyalanamaz veya herhangi bir mecra ya da platformda yayınlanamaz. Türkiye Barolar Birliği ile Adana Barosu’nun hakları saklıdır.

 

Hukukun ışığıyla yürümek isteyen herkese açık, samimi ve dürüst bir tartışma zemini sunmak dileğiyle…

 

Tüm hakları saklıdır, www.oguzgurlek.com

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page