Boşanma Davasında Çocukla Kişisel İlişki Hakkı Nasıl Düzenlenir?
- gurlekhukuk
- 3 Ağu
- 8 dakikada okunur
Kişisel ilişki hakkı nedir? TMK m.182 ve kapsamı
Kişisel ilişki hakkı, boşanma veya ayrılık durumunda velayeti almayan ebeveynin (veya gerekli hallerde diğer yakınların) çocukla görüşmesi, zaman geçirmesi ve iletişim kurması hakkıdır. Aynı zamanda bu hak, çocuk açısından da ebeveyni ile bağını sürdürme hakkıdır. Türk Medeni Kanunu (TMK) m.182’de mahkemenin boşanma kararı verirken çocuğun velayetini düzenlediği gibi, çocuk ile ana-baba arasında kişisel ilişkileri de düzenleyeceği belirtilmiştir. Bu maddeye göre hakim, boşanma veya ayrılık kararı verirken mümkün olduğunca anne ve babayı dinledikten sonra, velayet hakkını kime vereceğini ve diğer ebeveyn ile çocuk arasında ne şekilde görüşmeler olacağını karara bağlar. Yani kişisel ilişki hakkı, mahkeme kararında belirlenen bir görüştürme düzenidir.
TMK m.182 ayrıca bir yenilik de getiriyor: 2021 yılında eklenen fıkra ile hakim, kararında kişisel ilişki düzenlemesine uyulmaması halinde (örneğin velayeti alan ebeveynin, çocuğu diğerine göstermemesi gibi) velayetin değiştirilebileceği uyarısını yapmak zorundadır. Bu uyarı, velayet hakkını kötüye kullanan ebeveyne karşı bir caydırıcılık sağlamayı amaçlar. Dolayısıyla mahkeme, kişisel ilişki hakkını düzenlerken sadece görüşme gün ve saatlerini değil, aynı zamanda bu hakkın ihlalinin sonuçlarını da kararına yazar.
Kişisel ilişki hakkının kapsamı, çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve menfaati gözetilerek belirlenir. Kanun, velayet kendisine verilmeyen ebeveynin çocukla ilişkisi düzenlenirken çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulacağını vurgular. Bu demektir ki görüşme günleri ve süreleri, çocuğun rutinine, okuluna, yaşına uygun olmalı; çocuk için zararlı olabilecek haller engellenmelidir. Örneğin çok küçük bir bebek için kısa ve sık görüşmeler (belki anneyle ise babayla birkaç saatlik buluşmalar gibi), okul çağındaki çocuk için hafta sonlarını içeren düzenlemeler sık görülür. Mahkeme, ebeveynlerin koşullarını ve çocuğun alışkın olduğu düzeni de dikkate alır. Ayrıca TMK m.323-324 hükümlerinde, anne-babanın dışında büyükanne, büyükbaba, kardeş gibi kişilerle de çocuk yararına kişisel ilişki tesis edilebileceği durumlar vardır. Kişisel ilişki hakkı, bir yandan ebeveynin evlat sevgisini ve bağını sürdürmesine imkan tanırken diğer yandan çocuğun psikolojik ve duygusal gelişimi için her iki ebeveynini de görmesini sağlamayı hedefler.
Mahkeme kişisel ilişki düzenlerken neye dikkat eder?
Aile mahkemesi hakimi, velayet ve kişisel ilişki hususunda karar verirken çocuğun üstün yararı ilkesini rehber alır. Uygulamada hakimin dikkate aldığı bazı temel noktalar şunlardır:
Çocuğun yaşı ve gereksinimleri: Küçük yaşta bir çocuk annesine daha bağımlı olabilir, emzirme dönemi gibi hususlar varsa babayla görüşme süreleri ona göre ayarlanır. Okul çağındaki çocuk için hafta içi derslerini aksatmayacak biçimde, örneğin iki haftada bir hafta sonu babada/annede kalma gibi düzenlemeler gelebilir. Çocuğun uyku düzeni, beslenmesi, varsa özel gereksinimleri (hastalık, özel eğitim ihtiyacı gibi) göz önüne alınır.
Ebeveynlerin koşulları: Görüşme hakkı tanınacak ebeveynin yaşam koşulları da değerlendirilir. Örneğin uzak bir şehirde yaşıyorsa görüşme takvimi ona göre planlanabilir (daha uzun aralıklarla ama daha uzun süreli kalışlar gibi). Ya da ebeveynin uygun bir ev ortamı yoksa (örneğin kalacak yeri yoksa veya çocuğa bakacak durumu yoksa), mahkeme bu görüşmeyi başka bir yerde sağlama yoluna gidebilir.
Çocuğun fikri: Kanun, gerekli gördükçe çocuğun da görüşünün alınabileceğini belirtir. Özellikle belli bir yaşın üzerindeki çocukların istekleri önemsenir. 8-10 yaşından büyük çocuklar genelde hakim tarafından veya bir uzman aracılığıyla dinlenir. Çocuk “belli günlerde babamla kalmak istemiyorum” diyorsa nedenine bakılır; eğer haklı bir sebebe dayanmıyorsa çocuğun tercihi tek başına belirleyici olmaz ama yine de gözetilir. Ergenlik çağına gelmiş bir çocuğun istekleri ise daha ağırlıklı değerlendirilir.
Mevcut düzenin devamlılığı: Boşanma süreci zaten çocuk için bir travmadır, bu nedenle hakim, çocuk için düzen duygusunu korumaya çalışır. Örneğin boşanmadan önce baba çocuğu her hafta sonu görüyorsa ve çocuk buna alışkınsa, benzer şekilde devam etmesi sağlanır. Ya da çocuk halihazırda bir ebeveynde kalmaya alışmışsa, çok sık yer değişikliği yapacak bir programdan kaçınılır.
Özel günler ve tatiller: Mahkeme kararında genellikle bayramlar, yılbaşı, doğum günü, yaz tatili gibi özel zamanlarda kişisel ilişkinin nasıl olacağına da değinir. Mesela “dini bayramların ikinci günü babada kalır” veya “her yıl Temmuz ayında 15 gün süreyle anneyle birlikte kalır” gibi hükümler konur. Bu, ileride bu günler için ayrıca tartışma çıkmasını önler. Eşitlik ve adalet duygusu açısından, bu özel günler ebeveynler arasında paylaştırılır.
Hakim tüm bu noktaları değerlendirirken, velayeti alan ebeveyn ile kişisel ilişki kurulacak ebeveyn arasındaki husumet ve iletişim durumuna da bakar. Eğer ebeveynler arasında ciddi geçimsizlik ve iletişimsizlik varsa, çocuğun etkilenmemesi için alış-veriş (çocuğun bir ebeveynden diğerine teslimi) sırasında üçüncü bir kişinin aracı olmasına karar verilebilir ya da tarafların birbirlerini görmeyeceği biçimde teslim planı yapılır. Örneğin kararda “çocuk, her ayın ilk ve üçüncü Cumartesi günü saat 10.00’da annenin konutundan alınarak Pazar günü 18.00’de aynı yere bırakılacaktır; bu esnada anne ve baba birbirleriyle karşılaşmamaya özen gösterecek, gerekiyorsa bir üçüncü kişi (dede, hala vb.) aracılık edecektir” gibi detaylar yazılabilir. Bu tür detaylar, maalesef uygulamada yaşanan sorunların sonucunda geliştirilen çözümlerdir.
Görüşme hakkı ne zaman sınırlandırılabilir veya tamamen kaldırılabilir?
Esas olan, çocuğun anne ve babasıyla görüşmesinin sürmesidir; ancak bazı ağır durumlarda bu hak sınırlandırılabilir hatta kaldırılabilir. Kişisel ilişki hakkının sınırlandırılması veya kaldırılması, çocuğun üstün yararı gerektiriyorsa yapılır. Hangi hallerde böyle bir şeye gerek duyulabilir?
Çocuğa zarar verme ihtimali: Eğer görüşme hakkına sahip ebeveyn, çocuğa fiziksel veya psikolojik zarar verebilecek durumdaysa, mahkeme görüşmeyi sınırlandırabilir. Örneğin ebeveynin şiddet eğilimi varsa, çocuğa kötü muamelede bulunmuşsa, cinsel istismar iddiaları varsa, uyuşturucu bağımlılığı gibi ciddi sorunları varsa çocuğun o kişiyle kontrolsüz görüşmesi sakıncalıdır. Bu gibi durumlarda hakim ya gözetim altında, kısıtlı süreyle görüşmeye izin verir ya da tamamen görüşmeyi durdurabilir.
Çocuğun isteği ve özel durumu: Bazen çocuk, görüşmek istemeyebilir (örneğin ergen bir çocuk, babasına çok kızgın olabilir ve gitmeyi reddeder). Mahkeme, küçük çocuklarda bu isteğe pek kanaat vermez ama belli bir olgunluktaki çocuk söz konusuysa, onun psikolojisini zorlamamak için görüşme sıklığını azaltabilir veya bir süre erteleyebilir. Mesela çocuk travmatik bir olay yaşamış ve bir süre babasını görmek istemiyorsa, terapötik süreç tamamlanana kadar görüşme kısıtlanabilir.
Uzak mesafe veya sağlık sorunları: Ebeveyn çok uzak bir ülkede yaşıyorsa her ay gelmesi mümkün olmayabilir; bu durumda görüşme araları fiilen açılır. Veya ebeveyn ya da çocuğun sağlık sorunları varsa (örneğin bulaşıcı bir hastalık dönemi, pandemi süreci gibi) geçici kısıtlamalar getirilebilir.
Kişisel ilişki hakkının tamamen kaldırılması istisnai ve en son çaredir. Eğer görüşmelerin sınırlı dahi olsa yapılması çocuğun menfaatine açıkça aykırıysa, hakim kişisel ilişki tesis etmeyebilir veya mevcut ilişkiyi kaldırabilir. Örneğin ebeveyn, çocuğa cinsel tacizden hüküm giymişse mahkeme doğal olarak koruma amaçlı olarak hiç görüştürmez. Ya da çocuk zaten büyümüş ve yıllardır görmediği ebeveyniyle görüşmek istemiyor, her deneme psikolojisini bozuyorsa, uzman raporları da bu görüşmenin travmatik olduğunu söylüyorsa mahkeme ilişkiyi kesebilir. Bu kararlarda genellikle bir uzman görüşü alınır; aile psikologları veya sosyal hizmet uzmanları, “çocuk için şu an görüşme zararlıdır” şeklinde rapor verirse hakim de buna dayanarak karar alır.
Kişisel ilişki kaldırılmışsa bu durum sonsuza dek sürmek zorunda değil; koşullar değişirse tekrar talep edilebilir. Örneğin yıllar önce şiddet uygulayan bir baba, rehabilite olup düzelmişse, çocuk da görüşmeyi arzu ediyorsa yeniden kişisel ilişki konulması için mahkemeye başvurulabilir.
Denetimli görüş, uzman eşliğinde görüşme, nöbetçi günler
Bazı durumlarda mahkeme kişisel ilişkiyi tamamen kaldırmak yerine denetimli veya kontrollü hale getirebilir. Denetimli görüş demek, çocuğun diğer ebeveynle görüşmesinin bir uzman gözetiminde veya belirli bir merkezde gerçekleştirilmesidir. Türkiye’de Adalet Bakanlığı’nın Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri birimleri bünyesinde veya Sosyal Hizmetler bünyesinde çocuk teslim merkezleri bulunmaktadır. Bu merkezlerde, tarafların çatışma yaşamaması ve çocuğun güvenli bir ortamda ebeveyniyle buluşması sağlanır.
Uzman eşliğinde görüşme ise genelde pedagog, psikolog veya sosyal çalışmacı gibi bir uzmanın, buluşma sırasında orada bulunması, gerektiğinde müdahale etmesi anlamına gelir. Örneğin baba ile küçük çocuk arasında uzun süre görüşme olmamış ve çocuk çekiniyorsa, ilk birkaç buluşmada bir pedagog hazır bulunur, sohbeti yönlendirir, buzları eritmeye çalışır. Bu hem çocuğun güven duymasını sağlar hem de ebeveyne doğru davranış modelini gösterir.
Sonuç olarak, kişisel ilişki hakkı çocuğun yararına olacak şekilde bazen serbestçe, bazen denetimli veya sınırlı biçimde uygulanabilir. Amaç, eğer mümkünse, çocuğun her iki ebeveyniyle de güvenli ve sağlıklı bağlar kurmasını sağlamaktır. Denetimli veya uzman eşliğinde görüşmeler, sorunlu durumlarda bir geçiş süreci işlevi görür. İleride şartlar düzelirse tamamen normal görüşmelere dönülebilir; düzelmezse en azından kontrollü de olsa bağın kopmaması temin edilir.
Velayet hakkı ile kişisel ilişki hakkı arasındaki farklar
Velayet hakkı ve kişisel ilişki hakkı, boşanma sonrasında anne baba ve çocuk arasındaki hukuki ilişkide iki farklı kavramdır. Velayet, çocuğun bakım, eğitim, sağlık, temsil gibi tüm velayet altındaki işlerini yürütme yetkisi ve sorumluluğudur. Boşanma durumunda genellikle velayet anne veya babadan birine verilir (bazı hallerde ortak velayet de düşünülebilir, ancak Türkiye’de hakim uygulaması genelde tek ebeveyn lehine velayettir). Velayet hakkına sahip olan ebeveyn, çocuğun günlük yaşamına dair kararları alır, okulunu seçer, çocuğu nüfusunda tutar, onun yasal temsilcisi olur. Çocuğun nerede yaşayacağına velayet sahibi karar verir. Kişisel ilişki hakkı ise velayeti almayan ebeveynin (ya da gerektiğinde çocuk için önemli diğer kişilerin) çocukla görüşmesini düzenleyen bir haktır. Yani velayet sizde değilse dahi, mahkemece belirlenen şartlarda evladınızı görme, onunla vakit geçirme, eğitim ve gelişimine katkı sunma imkanınız vardır.
Temel farklar şunlardır:
Karar Yetkisi: Velayet sahibi ebeveyn, çocuğun yaşamına dair temel kararlarda tek söz sahibidir (eğitim, sağlık, dini eğitim, yurt dışı seyahati vb.). Kişisel ilişki hakkına sahip ebeveynin bu konularda karar verme yetkisi yoktur, ancak makul ölçüde çocuğun hayatına katkıda bulunabilir. Örneğin velayet sizde değilse, çocuğun okulunu siz belirleyemezsiniz ama onun okul başarılarını takip edebilir, destek olabilirsiniz.
Süreklilik: Velayet hakkı kural olarak süreklidir ve kapsamlıdır; çocuk ergin olana kadar velayet hakkı devam eder (tabii velayet sizde kaldığı sürece). Kişisel ilişki hakkı ise belirli gün ve saatlerle sınırlı, daha dar zaman dilimlerinde icra edilen bir haktır. Örneğin velayet sizdeyse çocuk zaten sürekli sizinle yaşar, diğer ebeveyn onu belirli program dahilinde görür.
Sorumluluk: Velayet sahibi, çocuğun her türlü ihtiyacını karşılamak ve onu gözetmekle yükümlüdür. Diğer ebeveyn ise mahkemenin belirlediği nafaka (iştirak nafakası) ile çocuğun giderlerine katkı yapar ama günlük bakım sorumluluğu velayet sahibindedir. Kişisel ilişki sırasında çocuğa iyi bakmak, onu zamanında geri teslim etmek gibi sorumlulukları vardır fakat çocuğun sürekli bakımını üstlenmez.
Hukuki Sonuçlar: Velayet, kamu düzenine ilişkin bir durumdur ve velayet sahibinin değişmesi için dava gerekir. Kişisel ilişki hakkı ise şartlar değişirse daha kolay revize edilebilir; çocuğun yaşı ilerledikçe taraflardan biri yeni bir düzenleme isteyebilir. Örneğin 3 yaşındaki çocuğun görüşme süresi ile 10 yaşındaki çocuğunki aynı olmayabilir, taraflar anlaşamazsa yine mahkeme kararıyla değiştirilir. Ayrıca velayet hakkının kötüye kullanımı ağır yaptırımlara (hatta velayet değişimine) yol açabilirken, kişisel ilişki hakkının ihlali daha çok icra müdürlüğü eliyle zorlama ve para cezası gibi yaptırımlara konu olur.
Özetle, velayet hakkı çocuğun bütün hayatını kapsayan geniş bir hak ve yükümlülük demetiyken, kişisel ilişki hakkı sınırlı bir görüşme ve iletişim kurma imkanı tanır. Kişisel ilişki hakkı, velayet hakkının bir parçası değildir; velayet kendisine verilmeyen ebeveyn için mahkemenin ihdas ettiği ayrı bir haktır. Bu hak sayesinde çocuğun anne veya babasından tamamen kopması önlenir, aile bağları korumaya çalışılır. İki hak arasındaki denge, çocuğun yararını maksimize etmeyi hedefler: Bir tarafta istikrar (velayetin devamlılığı), diğer tarafta sevgi ve ilgi sürekliliği (kişisel ilişki). Her somut olayda bu denge yeniden değerlendirilir ve gerektiğinde mahkeme kararları değiştirilebilir.
Bu yazı, hukuk bilimine katkı sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.
Her somut olay, kendi özelinde ve koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Bu yazı, herhangi bir kişi veya kuruma yönelik hukuki görüş teşkil etmemekte olup, sadece yüklendiği tarih itibarıyla yazarın mevzuata ve içtihata dair yorumunu göstermektedir. Yazar, okuyucuyla ilgili kendisine danışılmadığı sürece hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir. Kanunlar, yönetmelikler ve uygulamalar zaman içerisinde değişir; çünkü hukuk ve muhakeme, insanlar yaşadıkça evrilmeye mahkumdur. Adil yargılanma ve kanunlara uygun bir muhakeme olduğu sürece, mevzuatın değişmesi sizleri endişelendirmesin.
Hukuki metinler, kanaatler ve yorumlar birer anlık fotoğraf gibidir; yalnızca çekildikleri zamanın gerçekliğini yansıtırlar. Bu nedenle, bu yazıda yer alan değerlendirmelerin ileride yürürlüğe girecek yeni düzenlemelerle geçerliliğini yitirmesi mümkündür.
Bu yazının içeriği, bir avukat-müvekkil ilişkisi doğurmaz ve yazıdan kaynaklı olarak doğabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumluluk kabul edilmez.
Mevzuat ve içtihat dışında, yazının tüm fikri hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntılanamaz; izinsiz şekilde kopyalanamaz veya herhangi bir mecra ya da platformda yayınlanamaz. Türkiye Barolar Birliği ile Adana Barosu’nun hakları saklıdır.
Hukukun ışığıyla yürümek isteyen herkese açık, samimi ve dürüst bir tartışma zemini sunmak dileğiyle…
Tüm hakları saklıdır, www.oguzgurlek.com
Yorumlar