top of page

Adi Ortaklık (Şahıs Ortaklığı) Nedir? Ortakların Hak ve Borçları

  • gurlekhukuk
  • 31 Ağu
  • 5 dakikada okunur

Adi ortaklık kavramı ve özellikleri: Adi ortaklık, en basit şekliyle, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca ulaşmak için birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmesel bir birliktir. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.620’ye göre adi ortaklık ayrı bir tüzel kişilik değildir; bu, ortaklığın kendine ait malvarlığı olsa da hukuken şirket statüsünde olmadığı anlamına gelir. Bu yüzden bir adi ortaklık kendi başına dava açamaz veya aleyhine dava açılamaz; hukuki işlemlerde muhatap ortaklığın kendisi değil, onu oluşturan ortaklardır. Adi ortaklık sözleşmesi herhangi bir şekil şartına bağlı olmadan kurulabilir ve kanunda düzenlenmiş şirket tiplerinin (örneğin limited veya anonim şirket gibi) ayırt edici niteliklerini taşımayan her türlü ortak girişim, şartları sağladığında adi ortaklık sayılır. Bu ortaklık tipinde esnek ve sözleşmesel bir yapı vardır: Ortaklar, aralarında anlaştıkları kurallar çerçevesinde işleyişi belirler, Türk Borçlar Kanunu da aksine hüküm bulunmayan durumlarda genel çerçeveyi çizer.


Ortakların getirdiği sermaye ve katkılar: Adi ortaklığın kurulabilmesi için her ortağın ortak amaca varmak üzere bir katkı sunması gerekir. Bu katkı para olabileceği gibi, malvarlığı değeri veya şahsi emek şeklinde de olabilir (TBK m.621). Sözleşmede farklı bir düzenleme yoksa, kanun gereği ortakların koyacağı sermaye veya katkıların değeri ve niteliği ortak amacın gerektirdiği ölçüde ve birbirine eşit sayılır. Yani taraflar aksi kararlaştırmadıkça herkes ortak amaca benzer ölçüde katkı yapmalı ve hepsi eşit önemdedir. Bir ortak, ortaklığa para veya mal koyabileceği gibi sadece emeğiyle de katılabilir.


Örneğin iki kişinin biri sermaye koyarken diğeri bilgi ve becerisiyle çalışmayı üstlenebilir. Eğer katkı olarak bir mal kullanma hakkı sağlanmışsa o mala ilişkin kira sözleşmesi hükümleri, mülkiyet devri söz konusuysa satış sözleşmesindeki ayıp ve zapta karşı sorumluluk hükümleri kıyasen uygulanır (TBK m.621/3). Bu hükümler, ortakların koyduğu değerlerin korunmasını ve adil kullanımını sağlamaya yöneliktir. Ortaklar, başlangıçta öngörülmeyen ancak ortaklık amacına ulaşmak için zorunlu giderleri de paylaşmak durumundadır. Her bir ortak, kendi payına düşen katkıyı tam olarak koymak ve bunu ortaklık süresince korumakla yükümlüdür. Eğer bir ortak, kararlaştırdığı sermaye koyma borcunu yerine getirmezse, diğer ortaklara karşı sorumlu olur ve ortaklık sözleşmesindeki şartlara göre yaptırımlarla karşılaşabilir.


Kar ve zararın paylaşımı: Adi ortaklığın en temel prensiplerinden biri kar ve zarar paylaşımıdır. Ortaklar, nitelikleri gereği ortaklığa ait tüm kazanç ve faydaları birlikte paylaşmak zorundadır (TBK m.622). Eğer sözleşmede kar ve zararın paylaşımı hakkında özel bir oran veya yöntem belirlenmemişse, kanuna göre her ortağın kar ve zarardaki payı eşittir (TBK m.623). Yani biri diğerinden daha fazla sermaye koymuş olsa bile, aksine bir anlaşma yoksa kar ve zarar yarı yarıya bölüşülür. Ancak ortaklar kar veya zarardan birine ilişkin oran belirlemişse, bu belirleme diğerini de aynı oranda kapsar (örneğin sadece kar için %60–%40 oran belirlendiyse, zarar da aynı oranda paylaşılır).


Kanun ayrıca önemli bir esneklik tanır: Eğer bir ortak sadece emeğiyle katılıyorsa (para veya mal koymamışsa) ve sözleşmede de açıkça kârın paylaşılacağı ama zarara katılmayacağı belirtilmişse, bu geçerlidir. Bu durum emek koyan ortağın, ortaya çıkabilecek parasal zarardan sorumlu olmamasını sağlar. Uygulamada genellikle ortaklar, kârın paylaşım oranını katkı miktarlarına veya rollerine göre serbestçe belirlerler. Kâr elde edilmesi halinde her ortak kendi payını alır; zarar durumunda ise anlaşmadaki oranlara göre zarara katlanılır.


Önemli nokta: Bir ortak kâr payından feragat etse bile (örneğin “zarara katılmam ama kârdan da pay almam” gibi), eğer emeğiyle katılıyorsa en azından emeğinin karşılığını isteme hakkı doğabilir – hakkaniyet bunu gerektirir (TBK m.627/II).


Ortakların üçüncü kişilere karşı sorumluluğu: Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için, ortaklık adına yapılan işlemlerde üçüncü kişilere karşı doğan borç ve yükümlülüklerden doğrudan doğruya ortaklar sorumludur. Üstelik kanun, aksi kararlaştırılmadıkça bu sorumluluğun “müteselsil” (birlikte ve zincirleme) olduğunu belirtir. Bu, bir adi ortaklık borcunda alacaklının, borcun tamamı için herhangi bir ortağa gidebileceği anlamına gelir; ortağın payına düşeni ödememesi mazeret olmaz, alacaklı dilediği ortaktan borcun tümünü talep edebilir. Örneğin ortaklık adına üçüncü kişiden mal alındıysa ve bedeli ödenmediyse, satıcı alacağını tüm ortaklardan birden veya herhangi birinden tamamen isteyebilir. Daha sonra ortaklar kendi aralarında hesaplaşır.


Dava ve takip yeteneği: Ortakların bu müteselsil sorumluluğu yargı uygulamasında da vurgulanmıştır. Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre adi ortaklığın kendisi dava tarafı olamaz, bu nedenle alacak konusuna göre dava ortaklara yöneltilmelidir: Para alacağı için ortaklardan birine veya birkaçına (müteselsil sorumluluk gereği) dava açılabilir; konusu para olmayan (örneğin bir taşınmaz teslimi) taleplerde ise tüm ortakların birlikte davalı gösterilmesi gerekir. Bunun sebebi, adi ortaklığın hukuk düzeninde bağımsız bir kişi olarak kabul edilmemesidir. Ayrıca adi ortaklıkta ortakların sorumluluğu sınırsızdır; ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı tüm kişisel malvarlıklarıyla da sorumlu olabilirler. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk bakımından önemli bir husus da şudur: Ortaklardan biri, kendi adına ama ortaklık hesabına bir sözleşme yaparsa, o sözleşmeden doğan alacak ve borçlar kural olarak yalnızca o kişiyi bağlar (zira işlem onun namınadır). Ancak işlemin diğer ortaklar adına veya doğrudan ortaklık için yapıldığı açık ise, o zaman bütün ortaklar bu işlemden doğan borca muhatap olur (TBK m.637). Ortaklık temsil yetkisi verilmiş bir ortağın varlığı halinde, onun üçüncü kişilerle yaptığı işlemler tüm ortakları bağlar.


Sonuç olarak, adi ortaklık borçları nedeniyle alacaklılar, ortakların şahsi malvarlıklarına başvurabilir. Ortaklar arasında iç ilişkide aksini kararlaştırabilseler de, dışarıya karşı bu sorumluluk genellikle tam ve müteselsildir.


Adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiye: Adi ortaklık belli sebeplerle sona erebilir. TBK m.639’da ortaklığın sona erme halleri tek tek sayılmıştır. En sık rastlanan sona erme sebepleri şunlardır:

1) Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi. Örneğin belirli bir proje için kurulan adi ortaklık, proje bitince amacına ulaşır ve sona erer.

2) Sözleşmede mirasçılarla devam hükmü yoksa ortaklardan birinin ölümü.

3) Yine devam hükmü yoksa bir ortağın kısıtlanması (fiil ehliyetini kaybetmesi), iflası veya ortağın payının icra yoluyla satılması.

4) Bütün ortakların oybirliğiyle fesih kararı alması.

5) Ortaklık için kararlaştırılan sürenin dolması.

6) Belirsiz süreli veya ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulan ortaklıklarda herhangi bir ortağın haklı sebep olmaksızın fesih bildirimi yapması (6 ay önceden ihbar koşuluyla).

7) Haklı sebeple mahkeme kararıyla fesih – örneğin ortaklar arasındaki ağır uyuşmazlıklar, güven sarsıcı durumlar gibi. Ortaklık sona erdiğinde, eğer ortaklar aksini kararlaştırmamışsa bir tasfiye süreci başlar.


Tasfiye, ortaklık işlerinin kapatılması, malvarlığının paraya çevrilip borçların ödenmesi ve kalan varlıkların ortaklara paylaştırılması işlemlerinin bütünüdür. Kanun, adi ortaklık tasfiyesinin kural olarak tüm ortaklar tarafından birlikte yapılacağını öngörür (TBK m.644). Bütün ortaklar, tasfiye işlemlerini elbirliğiyle yürütür; ancak anlaşamazlarsa mahkemeden bir tasfiye memuru atanmasını isteyebilirler. Tasfiye sürecinde önce ortaklığın borçları ödenir, sonra ortakların ortaklıkta yaptıkları avans ve harcamalar ile koydukları sermaye payları kendilerine geri verilir, eğer hâlâ bir artan kalırsa bu kazanç olarak ortaklar arasında paylaşılır (TBK m.643).


Tersi durumda, yani ortaklık varlığı borçları ödemeye yetmezse, ortaya çıkan zarar yine ortaklarca aralarındaki anlaşma oranında (anlaşma yoksa eşit) paylaşılır. Tasfiye sonunda ortaklığa ait mallar, koyanlara iade edilir veya para karşılığı konduysa değerleri ödenir (TBK m.642). Özetle, adi ortaklık sona erdiğinde her ortak, koyduğu değeri geri alır ve eğer kâr oluşmuşsa payını alır; zarar varsa payına düşeni üstlenir. Tasfiye tamamlandığında ortaklık ilişkisi bitmiş olur. Son bir not: Adi ortaklığın sona ermesi, üçüncü kişilere olan borçları ortadan kaldırmaz (TBK m.645). Yani ortaklık dağılsa bile, daha önce doğmuş borçlardan dolayı ortakların üçüncü kişilere karşı sorumluluğu devam eder. Bu nedenle alacaklılar, ortaklık bittikten sonra da alacaklarını ortaklardan talep edebilirler. Adi ortaklar arasındaki hesaplaşmalar ve varsa ferî sorumluluk (ayrılan ortağın iki yıl süreyle eski borçlardan sorumluluğu gibi) hususları da genel hükümlere göre yürütülür.


Bu yazı, hukuk bilimine katkı sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.

 

Her somut olay, kendi özelinde ve koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

 

Bu yazı, herhangi bir kişi veya kuruma yönelik hukuki görüş teşkil etmemekte olup, sadece yüklendiği tarih itibarıyla yazarın mevzuata ve içtihata dair yorumunu göstermektedir. Yazar, okuyucuyla ilgili kendisine danışılmadığı sürece hiçbir sorumluluk kabul etmemektedir. Kanunlar, yönetmelikler ve uygulamalar zaman içerisinde değişir; çünkü hukuk ve muhakeme, insanlar yaşadıkça evrilmeye mahkumdur. Adil yargılanma ve kanunlara uygun bir muhakeme olduğu sürece, mevzuatın değişmesi sizleri endişelendirmesin.

 

Hukuki metinler, kanaatler ve yorumlar birer anlık fotoğraf gibidir; yalnızca çekildikleri zamanın gerçekliğini yansıtırlar. Bu nedenle, bu yazıda yer alan değerlendirmelerin ileride yürürlüğe girecek yeni düzenlemelerle geçerliliğini yitirmesi mümkündür.

 

Bu yazının içeriği, bir avukat-müvekkil ilişkisi doğurmaz ve yazıdan kaynaklı olarak doğabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumluluk kabul edilmez.

 

Mevzuat ve içtihat dışında, yazının tüm fikri hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden alıntılanamaz; izinsiz şekilde kopyalanamaz veya herhangi bir mecra ya da platformda yayınlanamaz. Türkiye Barolar Birliği ile Adana Barosu’nun hakları saklıdır.

 

Hukukun ışığıyla yürümek isteyen herkese açık, samimi ve dürüst bir tartışma zemini sunmak dileğiyle…

 

Tüm hakları saklıdır, www.oguzgurlek.com

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page